6 Aralık 2007 Perşembe

Tüketim Toplumu ?!

Günümüzde en çok kullanılan terimlerden biri oldu bu “Tüketim toplumuyuz”. Gerçekten de düşününce bunun ne kadar da doğru olduğunu göz ardı edemez hale geldim artık. Sadece maddi değil manevi anlamda da tüketim toplumu olduk. Nedendir bilinmez ilişkilerimize de yansıdı bu tüketme olayı. Her şey o kadar çabuk olsun istiyoruz ki “tahammülsüzlük” had safhada. Biriyle tanışılıyor, ondan elektrik alınırsa (!) taş çatlasa birkaç gün birlikte bir yerlere gidiliyor ve sonuçta hemen sevgili olunuyor. “Aşkımlar,canımlar,cicimler” ile donatılıyor etraf. Birkaç gün içinde yaşanabilecek (!) her şey yaşanılıyor. Onlara sorduğumuzda; tabi ki ne var bunda, elbette yaşanması gerekiyor, illa bir şeylerin yaşanması için beklemek mi gerekiyor, illa ki bir şeyleri ertelemek, zamana bırakmak mı gerekiyor? “Yok hayatım acele etme lütfen” dediğin zaman ne oluyor peki? “Ne demek acele etmeyelim, sevgilim değil misin? Senle değil de başkasıyla mı yaşayayım yani? Bu da bir ihtiyaç. Bir şeyler paylaşmayacaksak sevgili olmanın manası ne?”… Bilemiyorum belki de teknolojinin ilerlemesinden, her şeye çok çabuk ulaşabilmekten kaynaklanan bir durum bu. Her zaman birinin yerini alabilecek başkası oluyor. Anlam veremiyorum açıkçası aklım almıyor. Annem ile babam gözümün önüne geliyor, çocukken aşık olmuş babam anneme. Ve 18 yaşına gelince nişanlanmışlar . Babam ilk kez nişanlandıkları gün elini tutmuş annemin. Soruyorum ne hissettin diye ? “Saniyeler içinde hem kaynar sular, hem de buz gibi sular döküldü başımdan aşağıya” diyor. Yıl 2007 ve 37 yıldır evliler, ama hala aşıklar birbirlerine. Ne sevgililer günü, ne evlilik yıldönümü ne de doğum günleri unutulur, telefonda birbirlerine aşk şarkıları dinletirler, hala dans ederler şarkıları çaldığında. Onların aşkını gördükçe içimden diyorum ki “Ahh nerde be babacım öyle aşklar! Hepsi tarih oldu, mazide kaldı”. Aşka olan inancımı yitirdim. Belki de buna insanlar sebep oldu bilemiyorum ama artık aşktan da aşkı aramaktan da beklemekten de vazgeçtim. Aşk yok demiyorum, var ama artık eskisi gibi “gerçek” aşklar mazide kaldı, kimine göre de modası geçti. Yazarken yine tutamıyorum kendimi, boğazım düğümleniyor… Aşka aşık olmak lafı geliyor aklıma, belki de haklılar diyorum. Ben aşkı yaşamaya değil de aşka aşığım belki de… Daralıyorum yine, nefes alamıyorum, çıkmazlarda boğuluyorum… Annemle babamın odasına gidiyorum mışıl mışıl uyuyorlar, birbirlerine sarılmışlar. Ben hiçbir zaman sizin gibi olamayacağım diyorum kapıyı çekiyorum sessizce, kendi karanlığıma çekiliyorum…

ASLI MÜHÜRHANCI

Hiç yorum yok: