17 Şubat 2009 Salı

Hayat bir oyun ?

Perdenin acilmasina ramak kalmisti. Hayal ettigi basrolü sonundakapmisti fakat nedense basrol oynayacakmis gibi hissetmedi bir anicin. Belki de bir gece önce gördügü rüyaydi onu bu kadar etkileyen.Rüyasinda bir baskasi ona "Oldugun yerde benim olmam gerekiyordu,senden nefret ediyorum" diye bagirarak silahi onun alnina dayiyordu vekarsisindaki belirsiz silüet tam tetigi cekecekken uyaniyordu gercege.Perdenin arkasindan sahneye bakarken icinden gecen bu düsüncelerheyecanini bastirmak yerine daha da arttiriyordu..."Acaba" dedi icinden. "Gercekten de bir baskasinin hayatini micaliyorum, onun olmasi gerektigi yerde miyim, onun olmasi gereken yerburasi mi, eger öyleyse benim olmam gereken yer neresi ? Peki burasineresi ? Pardon ama ben kimim ? ...Perde acilir ve oyun baslar, evet oyun. "Hayat bir oyun biz de kücükaktörler. Her oyun biter, aktörler de kaybolur gider..."Rol yapmak, oyun oynamak hatta bir oyunda isteyerek rol almak,birilerinin hayatlarini yasamak, kendininkini degil...Calinmis hayatlar mi yasiyoruz, yoksa yasadigimiz hayat olmasi gerekenmi? Yoksa calmadan yasanan bir hayat düsünemez mi olduk ? Acabazamaninda birileri de bizden caldigi icin mi...?Neye göre, kime göre "olmasi gereken" ?Olan bizi neden mutlu etmez ve "keske söyle olsa" diyerek "olmasigereken" yalanini -oyununu- uydururuz acaba ?Oyunlar cok eglenceli gibi gözükse de bir cogunda aci, hüzün vegözyasi cogunluktadir. Oyuna baslarken bunlar tahmin edilmez elbette.Her oyun mükemmel sahnelenecekmiscesine hazirlanir ve sonundagözyasiyla son bulur...

Öyle bir yerine geldim ki hayatın

Öyle bir yerine geldim ki hayatın, nereye gideceğimi bilemedim.
Gitmekle kalmak arasında, düşmekle uçmak arasında, sevmekle nefret arasında.
Her şey karıştı…Uyku bile kaçış oldu artık.
Uyurken düşünmüyorum diye uyuyorum sadece.
Uykunun bile tadı yok…
Gerçi benim tadım yokken uykunun nasıl tadı olsun ki.
Herkes bir şeylerden kaçmaya başlamış, ben inadına her şeyin üstüne giderken onlar kaçıyor. Ben mi çok fazla düşünüyorum, çok mu fazla umursuyorum bu hayatı… bilmiyorum…
Sinirliyim, evet. Hayata, insanlara, yanlışlara, korkaklara, …
Sinirliyim ama onların ruhu duymuyor.
Her şeye isyan edesim geliyor, ama isyan etmek istesem de kaçmıyorum.
İnsanlar neden kaçıyor onu da anlamıyorum zaten.
Acı çekmekten korkmak mıdır bu, yoksa gerçekten sev-e-memek mi?
Hayatı ıskaladıklarının farkında değiller mi acaba…

En iyisi ben susayım da Nazım Hikmet devam etsin bu yazıya…

bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. hani ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. iyi halin cezanda indirim sağlamaz. sen, "ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "peki, o ne yaptı" deme. herkes kendinden sorumludur aşkta. sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? hayatı ıskalama lüksün yok senin. onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. yine içeceksin rakını balığın yanında. üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası.... sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun as olan yürektir. yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. elbet bitecek güneşe hasret günler. ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini. . .